Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 715

6. Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar

6. Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar

Madde 715 - Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.

Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.

I-) Yargı Kararları:

1-) YİBK, T: 06.06.1956, E: 1956/9, K: 1956/10:

“… Bir yerin Köy veya Belediye gibi hükmi şahıslara ait yayla mahallî olduğu yolundaki iddiaların şahitle ispat olunamıyacağına Defterhanedeki kayıt ile veya tahsise müteallik bir kararın mevcudiyetini göstermeğe salih kanuni vesikalar ile ancak böyle bir iddianın isbat olunabileceğine … karar verildi.” (RG. 13.08.1956; S: 9380).

2-) YİBK, T: 29.05.1957, E: 1957/9, K: 1957/18:

“… Esasının tetkiki mahkemelere ait bir dâvada ihtilâflı hususların, delillerin ikame ve tetkik ve takdirine müteallik umumi hükümlere tevfikan, mahkemelerce halli lâzım geldiği, istisnai hükümlerin mevridine maksur olarak ve tahdidi bir şekilde tatbiki icabettiği, muvakkat birinci maddenin ise Orman Kanunu’nun birinci maddesinin tatbikinden çıkan ihtilâflara ve bir yerin orman sayılıp sayılmıyacağı hususlarına münhasır bulunduğu düşüncesiyle hareket eden muhalif reyde bulunan zevatın binnetice ormandan açma iddialarında muvakkat birinci madde hükmünün tatbik edilemiyeceği ve bu iddiaların mahkemelerce umumî hükümler dairesinde halli lâzım geldiği yolundaki rey ve mütalâalarına karşı muvakkat birinci maddenin istihdaf ettiği gaye ve ormandan açma iddialarının binnetice nizalı gayrimenkulun orman sayılması lâzım geldiği iddiasına müncer olduğu göz önünde tutularak bu gibi ihtilâflarda dahi muvakkat birinci madde hükmünün tatbiki lâzım geldiğine ve nizalı gayrimenkulun ormandan açılmış olup olmadığı ve binnetice orman sayılıp sayılmıyacağı hususunun bu madde uyarınca Ziraat Vekâleti’nce belirtilmesi icabettiğine ve Hukuk Heyeti Umumîyesi içtihadının isabetli bulunduğuna … karar verildi.” (RG. 01.08.1957; S: 9670).

3-) YİBK, T: 31.05.1965, E: 1960/4, K: 1965/2:

“… Tek başına bir köye ait bulunan mer’a, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının başka bir köyün sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye herhangi bir yararlanma hakkı sağlamayacağına ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağına … karar verildi.” (RG. 20.07.1965; S: 12053).

4-) YİBK, T: 13.03.1972, E: 1970/7, K: 1972/4:

“… Kıyı, denizin temadisi, ondan faydalanma hususunda zaruri bir unsur, bir kelime ile denizin mütemmim cüz’üdür. Kumluk ve kayalık sahaların derinliği; dalgaların en fazla erişebildiği nokta, med ve cezirlerde denizin en son varabildiği yerlerdir. 775 sayılı Kanun kapsamı ve tarifi ve belediyelere hangi arsaların sağlanacağı bu kanunun 1, 2, 3 üncü maddelerinde gösterilmiştir. Bu maddelerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi, mevcut gecekonduların tasfiyesi ve kanunda yazılı sair maksatlarla belediyelere arsa sağlanması öngörülmüştür. Yoksa gecekondu mevzuu ile ilgili olmayan deniz ve onun mütemmim cüz’ü olan kumlukların denizle beraber belediyelerin mülkiyetine geçmesi amaç edilmemiştir ve kanunun kapsamı dışındadır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre deniz kenarındaki kumlukların 775 sayılı Kanunda yazılı amaçlarla kullanılmak üzere belediyeye devredilen yerlerden olmadığına ve Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin bu husustaki içtihadının kanuna uygun bulunduğundan … kanun kapsamına girmediğin(e) … karar verildi.” (RG. 16.04.1972; S: 14161).

5-) YHGK, T: 14.07.2010, E: 2010/1-336, K: 2010/396:

“… Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

... Dava konusu taşınmazın yol olarak terkini yapıldığına göre, kamu malı olan yolların MK’nun 715, ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16.maddeleri uyarınca çıplak mülkiyeti Hazineye ait ise de 5393 sayılı Belediye Kanunu uyarınca idari tasarrufu ve nezaretinin belediyeye ait olduğu açıktır. Davacının davasının kabul edilmesi halinde sonucunun belediyeyi de etkileyeceği dikkate alındığında, “Belediye Başkanlığı”nın da Hazine’nin yanında yer alması zorunluluğu doğmaktadır. …”

6-) Y. 8. HD, T: 23.11.2010, E: 2010/2929, K: 2010/5582:

“... tapusuz bir yerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilebilmesi için o yerin özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazlardan olması gerekir. TMK.nun 715. maddesinde belirlenen taşınmazların tapuya kayıt ve tescili mümkün bulunmadığı gibi TMK.nun 999. maddesine göre de tapuya tescili mümkün olmayan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı açıklanmıştır. Ne var ki; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18/1. maddesi hükmü uyarınca, ileride tarım alanına dönüştürülmesi ve ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit ve tescil olunabilir. Bu bakımdan taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek ve Hazine adına tescil edilebilecek yerlerden olup olmadığının mahkemece araştırılıp belirlenmesinden sonra Hazinenin tescil isteği hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve kanuna aykırıdır. …”

7-) Y. 8. HD, T: 11.11.2008, E: 2008/5040, K: 2008/5630:

“... Mahkemece, taşınmazların bu bölümlerinin tarım arazisi olarak işletilmediği ve üzerinde otsu bitki örtüsünün oluştuğu, böyle bir yerin kazanılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Az önce de açıklandığı üzere dava konusu taşınmazlar Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. TMK’nın 715. maddesinde belirtilen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesindeki koşullar altında imar ve ihya edilmedikçe kazanılmaları mümkün olmaz. Görülmekte olan davada davacılar vekili, bu yerler(de)n vekil edenleri ve miras bırakanlarının otunu biçmek suretiyle yararlandığını ileri sürmüştür. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, otunu biçmek suretiyle tasarruf TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükümleri uyarınca kazanma sağlar. Görülmekte olan davada önem arz eden sorun, böyle bir yerin para ve emek sarf edilmeden kültür arazisi niteliği kazandırılmamış bir yerin otunun biçilmek suretiyle kazanılıp kazanılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Otu biçilmek suretiyle tasarruf edilen yerler doğal yapıları, bakımı, işletilmesi ve yararlanma durumu gözönünde tutulduğunda Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlere benzer yerlerden olup, çoğu kez çevresinde bu yerlerden ayırt edici bir sınır da bulunmamaktadır. Böyle bir yerin diğer tarım arazilerinde olduğu gibi makineli tarıma elverişli hale getirilmesi zorunlu değildir. Taşınmazın büyüklüğü, doğal yapısı ve verimi itibariyle yeterli miktarda ot elde edilmeye elverişli ve bu amaçla da tasarruf edilen yerlerden olması yeterlidir. Diğer yönden otu biçilmek suretiyle tasarruf edilen bir yer üzerinde sürdürülen zilyetliğin sürecinin ve sınırlarının belirlenmesi bakımından geçmiş yıllara ait hava fotoğraflarına da başvurulamaz. Böyle bir inceleme çoğu kez otu biçilen yerler bakımından değişik sonuçlara götürebilir. Görülmekte olan davada davacılar ve miras bırakanlarının otunu biçmek suretiyle tasarrufta bulundukları ve taşınmazların orta malı mer’a olmadıkları belirlenmiş bulunduğuna göre, bu yerler hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması yerinde ve doğru görülmemiştir. …”

8-) Y. 8. HD, T: 24.12.2004, E: 2004/8386, K: 2004/9160:

“... “Ekilemez arazi” niteliğiyle tespit dışı bırakılan bir yer, ancak imar-ihya yoluyla kazanılabilir. İmar ve ihyanın koşulları 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilmiştir. Anılan maddeye göre diğer koşullar yanında taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerlerden olması gerekir. Hazine vekilinin layihasına ekli olarak dosyaya sunulan Milli Emlak Müdürlüğünün 04.01.2001 günlü yazısına göre dava konusu taşınmazın Adalet Bakanlığı Eğitim Tesislerine tahsis edildiği bildirilmiştir. Mahkemece, tahsisin hangi tarihte yapıldığı, o tarihe kadar kazanma süresi ve koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmadığı gibi tahsis amacına uygun olarak tesis yapılıp yapılmadığı hususu üzerinde de durulmamıştır. Tüm bunlardan ayrı taşınmazın niteliğinin tasarruf durumunun, kültür arazisi olarak işlenip işlenmediğinin belirlenmesine esas olmak üzere bu yere ait değişik cephelerden çekilmiş, yakın tarihlere ait hava fotoğraflarıyla, topoğrafik haritaların yöntemine uygun biçimde uygulanması gerekmektedir. Bu açıklamaların ışığı altında değinilen hususların araştırılması, belgelerin getirtilmesi, ondan sonra yerel, teknik ve ziraatçi bilirkişiler aracılığıyla dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapılması, yukarıda belirtilen belgelerin yerlerine uygulanması, bu uygulamalara göre taşınmazın niteliğinin kesin olarak belirlenmesi, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. ...”

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

6- Sahipsiz şeyler ve umuma ait mallar

Madde 641

Sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Hilâfı sabit olmadıkça menfaatı umuma ait sular ile ziraate elverişli olmıyan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin ihraz ve işgali, yollar ve meydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların işletilmesi ve kullanılması hakkında ahkâmı mahsusa vazolunur.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 641 inci maddesini karşılamaktadır.

Maddenin kenar başlığı içeriğine uygun olarak değiştirilmiştir. Maddede sadece taşınmaz mallar söz konusu olduğundan, “şey” terimi yerine “yer” terimi kullanılmıştır.

Madde kaynak Kanuna uygun olarak üç fıkra hâline getirilmiştir.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

6. Herrenlose und öffentliche Sachen

Art. 664

1 Die herrenlosen und die öffentlichen Sachen stehen unter der Hoheit des Staates, in dessen Gebiet sie sich befinden.

2 An den öffentlichen Gewässern sowie an dem der Kultur nicht fähigen Lande, wie Felsen und Schutthalden, Firnen und Gletschern, und den daraus entspringenden Quellen besteht unter Vorbehalt anderweitigen Nachweises kein Privateigentum.

3 Das kantonale Recht stellt über die Aneignung des herrenlosen Landes, die Ausbeutung und den Gemeingebrauch der öffentlichen Sachen, wie der Strassen und Plätze, Gewässer und Flussbetten die erforderlichen Bestimmungen auf.

2-) CCS:

6. Choses sans maître et biens du domaine public

Art. 664

1 Les choses sans maître et les biens du domaine public sont soumis à la haute police de l’Etat sur le territoire duquel ils se trouvent.

2 Sauf preuve contraire, les eaux publiques, de même que les régions impropres à la culture, rochers, éboulis, névés, glaciers et les sources en jaillissant, ne rentrent pas dans le domaine privé.

3 La législation cantonale règle l’occupation des choses sans maître, ainsi que l’exploitation et le commun usage des biens du domaine public, tels que routes, places, cours d’eau et lits de rivières.

V-) Yararlanılabilecek Monografiler:

Veysel Başpınar; Türk Toprak Hukukunda İhya, Ankara, 1999.

 


Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X